Kitap

İmparatorluk serisi -Asimov-

Asimov

Meraklısı için kitapların özetlerini paylaşıyorum kitaplara erişmek için de online mağaza bağlantıları kitabın isminde gömülü: Özetler tanıtım bülteninden, ben çıkarmadım.

Toz Gibi Yıldızlar – Galaktik İmparatorluk 1

Tyrannlılar, Atbaşı Nebulası’ndaki elli gezegeni kontrolleri altına almışlardı. Gezegenlerin yöneticileri, Tyrann gezegenindeki efsanevi taş sarayında yaşayan Tyrann Hanı’na koşulsuz şekilde boyun eğmişlerdi. Dünya Üniversitesi’ndeki son gününde bir suikasttan son anda kurtulan, Widemos Kâhyası’nın oğlu Biron Farrill, kendisini hiç ummadığı bir durumda, Tyrannlılar’a karşı düzenlenen bir başkaldırının ortasında bulur. Biron, tutuklandığını öğrendiği babasının izini sürmek ve hayatta kalmak için Rhodia’ya doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Gezegenlerin kaderini belirleyecek düşmanlar, komplolar ve dostlar orada kendisini beklemektedir.

Uzay Akımları – Galaktik İmparatorluk 2

 Florina gezegeninin yükseklerine kurulmuş Yüksek Kent’te Sark’ın Toprak Efendileri rahat ve bolluk içinde yaşıyorlardı. Yüksek Kent’in gölgesinde de köylüler çalışarak Sarklı efendilerini zengin eden “kirt” adlı önemli bir maddeyi üretmeyi başardılar. İsyan ise Florina için unutulmuş bir kelimeydi. Fakat işçilerin arasında yaşayan, hafızasını yitirmiş Rik isimli bir adam, kendisine iletilmesi için verilen mesajı hatırlayınca gezegende işler tersine dönmeye başlayacaktı: Florina’daki herkes ölecek. Toprak Efendileri ve Trantor İmparatorluğu casusları Rik’in peşine düşerken Uzay Akımları da Florina’ya yıkım getirecekti.

Gökteki Çakıl Taşı – Galaktik İmparatorluk 3

1949 yılında Joseph Schwartz, emekli, mutlu bir terziydi. Sonra bir anda kendini bambaşka bir zamanda buldu. Artık ilk Galaktik İmpartorluk’un en şaşaalı döneminde, Dünya’da çaresiz bir yabancıydı. Üstelik Dünya, galaksinin varoşu olarak görülüyordu, gökyüzünde bir çakıl taşıydı ve İmparatorluk’un 200 milyon gezegeni tarafından nefret edilen bir yerdi. Çünkü hiç kimse Dünya’nın, insanlığın doğduğu yer olduğuna inanmak istemiyordu. Joseph Schwartz, topraklarının çoğunun radyoaktiviteyle mahvolduğu, altmış yaşını aşan herkesin ötanazi yapmaya zorlandığı bu yoksul Dünya’da fena bir maceraya atılacaktı.  
Bir de şu sorun vardı tabii: Joseph Schwartz altmış iki yaşındaydı.

 

 Kitapları okumamış olanlar için yazı SÜPRİZ BOZAN İÇERİR.

 Kitapları tek tek ele almadan seri hakkında düşündüklerimi aktarmak istiyorum incelemenin de bu minvalde olacağını belirteyim. Bilim-kurgunun önemli isimlerinden Asimov, neredeyse yeryüzündeki tüm yazarlar gibi aslında yaşadığı dünyayı anlatmış. Bu bakış açısını, seri içerisinde bir çok yerde okuyucuya hissettiriyor. İlk olarak serinin 1. kitabı (Toz gibi Yıldızlar) sonunda Amerika Birleşik Devletleri anayasasına direk bir gönderme var. Serinin ilk kitabı olması hasebiyle İnsanoğlu daha Dünya’nın nasıl bir yer olduğunu ve önemini biliyor. Aslında çok basit bir gerçek olan ve şuana kadar bizim de bildiğimiz kadarıyla düşünebilen varlıkların sadece Dünya’da olması. Diğer tüm yaşanabilir gezegenlere düşünen, konuşan ve üreyebilen akıllı varlığın Dünya’dan yayıldığı teziyle bu kitap mesaj vermeye en can alıcı noktadan başlıyor.

 Serinin tüm kitapları farklı karakter ve mekanla can bulduğundan konu bağlantısı tam olarak yok fakat koskoca İmparatorluğun her noktasında kaynayan bazı olayların olmasını bizlere yani okuyuculara çok iyi anlatılıyor. Sanki Dünya’da farklı ülkelerin az zaman farkıyla kayda geçirilmiş hali gibi. Kitaba dönecek olursak üç kitabın geneli bizi Asimov’un bir başka serisi olan Vakıf’a bağlamak için elinden geleni yapıyor. 

 Belirtmeliyim ki ben serisi 3, 1 ve 2 sırasıyla okudum nedenine gelecek olursam ben yayınlanma kronolojisine göre okumayı seviyorum ve Gökteki Çakıl Taşı 1950 diğerleri ise 51 ve 52 yıllarında yayınlandığından böyle bir tercih yaptım fakat normal yol ile 1, 2 ve 3 diye de okunabilirmiş okuduktan sonra bunu anladım.

 Kitapları birbirine tek bağlayan unsur bence Dünya’nın İnsanlığın Merkezi anlayışının 1’den 3’e değişmesi. İnsanoğlu teknolojik gelişmeler sonucu ve uzak noktalara yolculuğun kolaylaşmasıyla kendine çeki düzen vermek yerine daha çok Gezegene ve canlıya kendini ispat etmek durumuna düşüyor. Bugünkü ulaşım araçlarımızla belki farklı gezegenlere seyahat edemiyoruz ama insanoğlu, Asimov’un dünyasında bu ayrıcalığa sahip. İnsanoğlu Dünya’dakine çok benzer şekilde yine kendini Para-Mülk-İktidar savaşında buluyor ve kitap serisi insanoğlunun belki 2500 yılındaki halini merak edip, bugünden verilerin bir simülasyona koyup sonuç alınmış hali gibi. 

 Bilim-kurgu ögeleriyle çok öne çıkamayan seri bazı noktalarda günümüz teknolojisini de düşündüğümde güldürüyor. Bazı noktalarda güvenlik kamerasını bile icad edememiş insanların Galaktik seyahatler yapabildiğine şahit oluyoruz(belki de Asimov kişisel gizliliği icad etti bilemiyorum). Cep telefonu gibi ani iletişim cihazlarının varlığına neredeyse hiç rastlanmıyor seride, telsiz görüşmelerinin ismi bile telsiz olarak yerini almış bu kitaplarda. Görüntülü konuşma konusunda ise Bilim-Kurgu üstadı cömert davranmış ve 3 boyutlu ve mekandan bağımsız iletişim aracı kitaptaki ismiyle -Trimensik Personifikasyon- cihazını çok iyi işlediğini görüyoruz.

 3 kitabın geçtiği dönem aynı olmasa da bazı teknolojik gelişmelerin de yaşandığına şahit oluyoruz. Serinin son kitabı olan Gökteki Çakıl Taşı’nda,  bir ve ikinci kitapta alt yapısı oluşturulan teknolojik alet geliştirilmiş oluyor ve insanların -hepsine olmamakla birlikte- uygulanan bir aşı gibi denebilecek bir teknikle insanlığın zekasını döneminden çok ileriye geçirip diğer insanlara çok kolay üstünlük sağlayabilir hale getirebiliyor. Bu noktadan sonra da Vakıf serisinin oluşum süreci başlıyor. Okuduğunuz için teşekkürler.

Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu