Film

Ford v Ferrari İncelemesi

Ya da Ford v bürokrasi mi

Araba mı? Biyografi mi? İyi oyuncular mı? Hepsi bir yapımda birleşmiş nasıl mı işte böyle. James Mangold’un yönetmelik koltuğunda oturduğu Ford v Ferrari yapımı bir çok iyi oyuncuyu da bünyesinde barındırıyor. Filmin özeti ise şöyle;

Ford v. Ferrari, 1966 yılında düzenlenen Le Mans 24 Saat Yarışı’nın gerçek hikayesini konu alıyor. Henry Ford II ve Lee Iacocca ikilisi, tuhaf ancak kararlı bir grup Amerikalı mühendis ve tasarımcıdan sıfırdan bir otomobil yapmalarını ister. Otomotiv vizyoneri Carroll Shelby (Matt Damon) ve İngiliz şoförü Ken Miles’ın (Christian Bale) başını çektiği ekip, uzun yıllardır pistlere egemen olan Ferrari’yi Fransa’da düzenlenen 1966 Le Mans Dünya Şampiyonası’nda alt etmek için işe koyulur…

Filmin içine araba unsuru sadece gerektiğinde eklenmiş ama etkili kullanılmış. Bir otomobil sever ve zamanında F1 yarışlarını takip etmiş biri olarak, bu filmin araba konusunda bize sunduğu bakış açısını oldukça samimi buldum. Shelby markasının nasıl doğduğu ve etki alanını nasıl genişlettiğini en ince detayına kadar olmasa da yeteri kadar anlatmışlar. Tabii tüm ayrıntılara girilmemesi filmin herkes için yapıldığının bir göstergesi. Filmin uzun sürümü de Blu-Ray ile sunulursa çok yerinde olur. Artık böyle şeyler kalmadı.

Başrolde iki usta oyuncu bulunsa da Matt Damon‘un oyunculuğu beni pek tatmin etmedi. Sürekli diken üstündeymiş gibi rol yapmasını kim tavsiye etti bilmiyorum ama hep gergin ve bir şeyler yanlış gidecek korkusuyla kamera karşısına geçmiş ve bu performansını etkilemiş. Christian Bale ise tam tersi, kendisi İngiliz olduğundan aksanı ve hareketlerin doğallığı açısından hiç sıkıntı çekmemiş ve oldukça iyi oyunculuk sergilemiş, muhtemelen canlandırdığı karakterin videolarından yararlanarak role hazırlanmış hatta kambur durmasına kadar tüm hareketlerini beyaz perdeye aktarmayı başarmış.

Filmin kurgusu çok da yenilikçi değil ama her zaman dediğim gibi “film uzun ve sıkmıyor ise bu iyiye işarettir”. Bu noktada bir parantez açıp araba meraklısı olduğumu tekrar belirtmek isterim, belki ben sıkılmamış olabilirim. Bu yapımın kurgu açısından pek sorunu olmasa da bazı klişeler de barındırmıyor değil. Filmin içinde şimdi ne olduğunu vurgulamak için aynı diyaloğu tekrarladıkları çok oluyor. Bunda filmin hem izleyici hem de oyuncu bakış açısıyla hikayeyi anlatma isteği yatıyor olabilir.

Dönem filmi olduğu için zaten pek görsel efekt kullanılmamış fakat replika arabalar yine de şaheserdi. Shelby’nin kullandığı araba günümüzde 14 Milyon dolara alıcı bulabiliyor. Yarış sahnelerinin teknik olarak neredeyse hiç sıkıntısı yoktu, hangi arabanın nerede olduğunu neden orada olduğunu oldukça iyi yansıtmış. Doğal bir yarış izler gibi değil ama bilinmesi gerekenler anlatılmış.

Sonuçta iyi bir biyografi filmi hele de arabalara düşkünseniz kesinlikle kaçırmayın ve bir arabanın ve yarış takımının nasıl doğduğuna şahit olun. Benim bu filme puanım 8/10.

Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu